Denizli devlet hastanesi psikiyatri doktoru savaş yılmaz

Sahil Mahallesi, Başkent 1 Caddesi NO :2, 77100 Çiftlikköy/Yalova

Tel:0226 352 80 79 / 0226 811 22 44

Büyüme Sürecinin Önemi Nedir

Büyüme süreci her çocukta benzer aşamaların geçilmesiyle bebeği erişkinliğe taşır. Bu dönemde bebeklik (0-3) okul öncesi dönem (4-6) okul çocukluğu (7-12) ve ergenlik (12+) gibi aşamalardan geçer. Tüm bu aşamalarda kazanılması gereken beceriler ve aşılması gereken eşikler bulunmaktadır. Bu süreçte yaşanılan problemlerin tüm yaşamı etkileyeceği düşünüldüğünde büyüme sürecinin ruhsal gelişim açısından hayati önem arzettiği muhakkaktır. Yalova Çocuk Psikiyatri Doktoru Savaş Yılmaz çocuklarınızın bu dönemde yaşadığı problemleri çözmeniz konusunda size destek olacaktır.

Sınav kaygısı diğer performans gerektiren işlerde ortaya çıkan kaygı gibi sosyal kaygı kapsamında değerlendirilen bir durumdur. Sınav kaygısı her çocukta gözlenir ve uygun miktarda olduğunda dikkati ve sınav performansını arttırır.

Eğer kaygı miktarı çok aşırı ise o zaman işlevselliği bozar ve tam tersine dikkati ve başarıyı engeller. Hatta bazı zamanlarda kişinin sınavı tamamlamasına dahi engel olabilir.

Sınav kaygısında kişinin bireysel özellikleri çok önemlidir. Bazı çocuklar bu kaygıyı yaşamaya daha yatkındır. Ama çevresel faktörlerinde önemi azımsanamaz. Bu nedenle ailelerin bazı önlemleri sınav kaygısını azaltabilir.

Belki bu durumu sınav dışında başka bir örnek üzerinden açıklamak daha kolay olabilir. Mesela birçok kişi kendi başına şarkı söylemeyi sever ve tek başına şarkı söylerken genel olarak herhangi bir kaygı duymaz ve rahattır. Ama evde anne babası varsa söylerken biraz daha temkinli ve tedirgin olur. Evde diğer yakınlar olduğunda bu kaygı artar. Eğer bu bir okul gecesi ise okul arkadaşları devreye girdiğinde heyecan kat be kat artacaktır. Benzer şekilde sınava da tek başına kendi beklentileri için giren genç sınavda kaygısını optimal durumda tutabilir. Ama beklentisi yüksek bir aile ve akraba çevresi, rekabet ortamının yoğun yaşandığı bir okul çevresi sınav kaygısını çok üst düzeylere taşıyabilir.

Eğer sınav kaygısı işlevselliği bozacak düzeye geldiyse Çocuk Psikiyatrisine başvurulmalıdır. Çocuk psikiyatrisi hekimi bireysel psikoterapi, aile danışmanlığı veya terapisi ve gerekirse ilaç ile bu kaygıyı optimal düzeye çekmeye yardım eder.

Biz her ne kadar doğaya yeteri kadar sahip çıkamasak da doğa bizden hiçbir şey esirgemiyor. 1,5 yıldır doğaya biraz daha yakın olma fırsatı buldum. Şehrin içinde ama binalara biraz daha uzak bir bahçede ailemle birlikte çok güzel vakit geçiriyorum. Bu deneyimimle ilgili aklımdan geçenleri sizinle paylaştım. Benim gibi düşünen var mı ?

Çocuklarda bilgisayar, telefon, tablet bağımlılığı nasıl önlenir?

Kakama Dokunma! Tuvalet Eğitimi

PAMUKKALE HABER
Denizli Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı AMATEM doktorlarından Psikiyatrist Savaş Yılmaz, AMATEM’in hizmetlerini, bağımlıktan bir hastalık mıdır? Tedavisi mümkün müdür? Uyuşturucu madde bağımlılığı ile mücadele ne zaman ve nasıl başlamalı? Gibi aklınıza takılan tüm soruların yanıtını pamukkalehaber.com ile paylaştı.

TÜRKİYE’NİN BAKIRKÖY’DEN SONRAKİ İLK AMATEMİ 
Denizli’de Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı 16 yataklı AMATEM’in Türkiye’de Bakırköy’den sonra kurulan ilk merkezi olduğunu açıklayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Savaş Yılmaz, bağımlılığın bir hastalık olduğunu vurguladı. 
Bağımlıları bir madde ile başı belaya girmiş insanları çeşitli cezalandırma yöntemleri değil de tedavi  etme yöntemleri geliştirmeye çalışıldığını, bu doğrultuda da AMATEM’lerin kurulduğunu söyleyen Uzm.Dr. Yılmaz, “Ancak her yerde AMATEM yok. O nedenle herkes aynı şekilde, aynı kolaylıkla erişemeyebiliyor. Ama bağımlılıkla tedavide illaki AMATEM’in olması gerekmiyor, psikiyatri servislerinden hizmet alabilirler” dedi.

Denizli devlet hastanesi psikiyatri doktoru savaş yılmaz

BAĞIMLILIK İÇİN BİR KERE KULLANMAK YETERLİ
Bazı maddelerin bir kere kullandığınızda bile bağımlılık yaptığını dikkat çeken Uzm.Dr. Yılmaz, “Bağımlılık maddeden maddeye değişiyor ama bağımlılığın temel kriteri, olmaz olmazlarından biri,  kişi yoksunluk hissedecek ve tolerans geliştirecek. Ve kullanmaya başladığı veya alışık olduğu maddeyi kullanmadığı zaman bir takım ruhsal ve fiziksel belirtiler göstermeye başlar.  Maddeyi almadığında, kişinin elleri titremeye, terlemeye, yüzü kızarmaya, konsantre olamamaya, uyuyamamaya başlıyor ve maddeye karşı yoksunluk, aşerme durumları oluyorsa bağımlıdır. Ama öyle maddeler vardır ki, bir kere kullanmanız bağımlılık yapmaya yeterlidir” diye konuştu.

DENİZLİ İÇİN CİDDİ SIKINTI
Günümüzde uyuşturucu ve keyif verici maddelere kolaylıkla erişebildiğini ve bunun da ciddi sıkıntılar doğurduğunu dikkat çeken Uzm.Dr. Savaş Yılmaz, “Ekiden sağda solda tinerci- balici çocuklar vardı, artık onlar yok. Onlar artık eroin kullanıyorlar. Park ve bahçelerde üç-beş kişinin eğlenmek amacıyla esrar içen gençler vardı. Artık onlarda eroin kullanıyor. Herkes eroin kullanmaya başladı ve bölge bölge bu çığ gibi büyüyor. Denizli içinde eroin ciddi sıkıntı. Uyuşturu madde kullananlar için en son aşamadır eroin kullanmak. Ancak günümüzde küçük çocuklar bile eroine kolaylıkla erişebilir hale geldi. Şahıs bir kere kullandığında bile şiddetli ve ciddi yoksunluk yarattığı krizine giriyor, uzak kalamıyor” dedi

Denizli devlet hastanesi psikiyatri doktoru savaş yılmaz

ÖNEMLİ OLAN BIRAKMAK DEĞİL YENİDEN BAŞLAMAMASINI SAĞLAYAMAK 
AMATEM’E  tedavi için gelenlerin büyük bir bölümünün kendi isteği ile gelenlerin oluşturduğunu söyleyen Uzm.Dr. Savaş Yılmaz bağımlılıkla mücadele ve tedavisi ile ilgili şu bilgileri verdi:
Gönüllülük bağımlılık tedavisinin olmazsa olmazı. Rutin tedavilerimizi üç-dört hafta civarında tutmaya çalışıyoruz, yeterli oluyor. İlk hafta arınma, bünyenin o zararlı maddeden arınması yönünde oluyor. İlaçla ağır yoksunluk belirtilerinin giderilmesi sağlanıyor. Eş zamanlı olarak AMATEM’in asıl fonksiyonu orda başlıyor. şahsın hastalığı ile ilgili bilgilendirilmesi, yeniden düşmesi, yeniden tökezlemesini başlamasını engellenmesinin sağlanmasını çalışıyoruz bilgilendirerek. Bununla ilgili terapi programları var. Grup terapi bireysel terapileri sürdürüyoruz. Bütün personelimiz bu konuda eğitimli. Bu konu ile ilgili özel eğitimleri var. Mühim olan bırakmak değil. bırakmak ayakta tedavi ile de mümkündür. Mühim olan ondan sonra yeniden kaymamayı sağlamak. Asıl zaten dünyada çekilen zorluk bu.

BUNU DEDEKTİF YÖNTEMLERLE ÇÖZEMEYİZ
Madde bağımlılığını da sigara ve alkol bağımlılığında olduğu gibi o günün gelmesini beklemek gerek. Nasıl 30 yıl sigara kullanan biri bir anda “artık bırakmalıyım” demesi gerekiyor. Bu motivasyon yakalandığı an mutlaka olur. Bağımlılık doğası gereği tekrarlayan bir vakadır. Şahıs bıraksa bile yeniden tökezlemesi düşmesi olası. Sigaradan eroine kadar bütün maddelerde bu böyle. O yüzden bırakamıyorlar umutsuzlukları oluyor. Dolayısıyla bu işin bir hastalık olduğu tekrarlayabilen bir hastalık olduğu illaki iyileştirilebilen, düzelebilen en azından belli bir seviyeye getirilebilen bir hastalık. Hastaya yani bağımlı kişiye bu anlatılmalı. Tıpkı, şeker hastalığı gibi bu ömür boyu onlarla beraber. Sürekli kontrol şart bu insanlarda. Denetim demek istemiyorum. Bunu bir adli veya dedektif gibi yöntemlerle çözemiyoruz.

AMATEM’DE TEDAVİ SÜRECİ 
AMATEM’de tedavi gören hastaların tedavisi sabah 08.00’da başlıyor. Normal serviste yatan hastalar gibi güne vizite yaparak başlıyoruz. Sonra bir süre ara veriyoruz . sonra grup veya bireysel  seanslar başlıyor. Bu uzman doktorların, psikiyatristlerin ve hemşirelerin katılımıyla gerçekleştiriyor. Grup terapilerinde, hastalar söz verilerek kendilerini ifade etme fırsatı sunuluyor.  Ardında spor, halk oyunları, iş-uğraş boyama, ebru gibi eğitimlerimiz olur.  Belli aralıklarla hastaların yakınlarıyla toplantılar düzenliyoruz. Hastanın tedavi süreci hakkında hasta yakınları bilgilendiriliyor. Hastaya bundan sonra ona nasıl davranmaları gibi önemli konularda bilgilendirmeler yapılıyor. Ayda bir oraya sosyal hizmetlerden, işkurdan, belediyeden bir ekip geliyor. Hastaların sosyal sorunlarını, varsa mesleki, varsa ailevi, varsa hukuki sorunlarını çözmek için yardımcı oluyorlar.  Burada iş bulduğumuz çok sayıda hastamız var. İlerleyen günlerde hastaya aileleri gözetiminde dışarıya çıkma izni veriyoruz. Dışarıya uyum alıştırmaları yapıyorlar.

AMATEM HAPİSHANE DEĞİL 
AMATEM’lerle ilgili bir sürü şehir efsanesi dolaşıyor. “Oraya girdiğin zaman sicilin bozuluyor”, “oraya geldiğin zaman fişleniyorsun”, “ oraya esrarla giren eroinle çıkarsın” gibi söylentiler dolaşır ve bu nedenle bağımlılar tedavi için AMATEM’e gelmek istemezler. Burası bir kere bir hapishane değil. İnsanları fişleme yeri değil. oraya girenlere hiçbir şey olmuyor. Orda insanların güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz. İçerde insanlar kesinlikle madde kullanmıyor. Orası bir tedavi kurumu. Sonuçta hiç bir tedavi, hastalığın kendisi kadar kötü olamaz. Tıbbın ruhuna aykırı zaten. dolayısıyla AMATEM’de tedavi görüyor olmak uyuşturucu ile muhatap olmaktan hiç bir zaman kötü olamaz. Hastalarımız AMATEM’de tedavi olduktan sonra bunu anlıyorlar farkına varıyorlar.

TOPLUM OLARAK BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ
Tedavi süresince hasta maddeden arınıyor kullanmamaya başlıyor. Bu bırakmışlık halini sürdürmesi, hayır diyebilmesi o ortama girmemesi kendine yeni bir hayat kurabilmesi madde olmaksızın bir hayat kurabilmesi zor olan bu.  Ülke olarak bizim yaşadığımız zorluk buradan kaynaklanıyor. Toplum olarak bu insanlara bakışımız, aile olarak bu insanlara bakışımız, adli merciler olarak bu insanlara bakışımız hep farklı. Dolasıyla işleri kolay değil aslında. Onları bir şekilde dışlamadan çok fazla ötelemeden, ötekileştirmeden toplumun içinde tedavi etmek gerekiyor. Bu yüzden aslında ayakta tedaviler daha değerli. Günümüzde üretilen ilaçlar bunu sağlıyorlar. Hasta eşinden, çocuklarından, işinden uzak kalmıyor.

HERKES HER MADDENİN MENZİLİNDE 
Sosyo-ekonomik seviyesi düşük toplumlar ile parçalanmış ailelerin çocukları ise risk altında. Çünkü eğitim düzeyi düştükçe birilerinin bizi kandırması kolaylaşıyor. etrafta kullanıcıların olduğu bir takım mahalleler maalesef Denizli’de de var.  Dolayısıyla böyle bir yerde yaşıyor olmak risk faktörü oluyor.  Ayrıca, bazı kişilik yapılarındaki insanlar daha fazla risk altında oluyor. Yenilik arayışına daha fazla açık, daha atak davranan, daha heyecana ve maceraya düşkün veya kendine, etrafa zarar verme eğilimi daha fazla olan bireyler ile hayır diyemeyen, kendisine hayır denmesine tahammülü olmayan bireyler, biraz daha yatkın oluyorlar. Ama herkes her maddenin menzilinde. Maalesef hiç birimiz muaf değiliz. Öyle aileler geliyor ki çocuklarını getiriyorlar “bunun bizim başımıza gelebileceğine hiç tahmin edemezdik” diyorlar.

ÇOCUK DOĞDUĞU GÜNDEN İTİBAREN MÜCADELE BAŞLAR 
Bağımlılıktan kurtulmanın yolu bağımlı olmamaktır. Bu bütün maddeler için geçerli. Çocuk doğduğu günden itibaren aslında uyuşturucu ile mücadele başlıyor. Sigara dahil bağımlılık yapan tüm maddeler bir kere bile fiziksel ve ruhsal hasarlar bırakıyor. Bunlarla ilgili bilinçli davranmak gerekiyor. Çok erken yaşlarda çocuklarımıza keyif verici maddelerden uzak kalabilmeleri doğrultusunda eğitebilmemiz gerekiyor.

BIRAKIN ÇOCUĞUN AKLINA KARPUZ KABUĞU DÜŞSÜN 
Bir dönem "çocukların aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim" denir, uyuşturucu maddelerin adı bile anılmazdı. Ancak  O karpuz kabuğu düştü zaten. 12-13 yaşında çocuklar AMATEM’de tedavi görüyor. Çünkü siz çocuğun aklına karpuz kabuğu düşürmez iseniz, torbacı düşürüyor.  dolayısıyla çocuklarımıza, gençlerimize her zaman bu dünyanın güzelliklerini ayık bir şekilde görebilmeleri, bu dünyadan ayık bir şekilde keyif alabileceklerini öğretmemiz gerekiyor. Dolayısıyla kendi kendine yetebilen, kimliğini oluşturabilmiş, bir alt kültüre ihtiyaç duymayan çocuklar yetiştirebilmek bağımlılıktan kurtulmanın temeli. Biz kendi kendine yetebilen, dünyadan keyif alabilen, bunaltısını çözebilen bulantısını çözmek için şuurunu bulandırması gerekmeyen birey yetiştirebilirsek çocuklarımız bir gün bir yerde kendisine ikram edilen o maddeyi hayır diyecektir.