Boşanmada mal paylaşımı ile ilgili yargıtay kararları

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada mal paylaşımı ile ilgili yargıtay kararları

  • Yazar: Mil Hukuk
  • 05-03-2020

İçindekiler

  • 1- Boşanmada Mal Paylaşımı
  • 1.1 Boşanmada Mal Paylaşımı
  • 1.2 Katılma Alacağı Davası
  • 1.3 Boşanmada Mal Paylaşımı Yargıtay Kararları
  • 1.4 Boşanırken Ev Kimin Olur
  • 1.5 Boşanma Avukatı Hukuki Değerlendirme

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada mal paylaşımı velayetten sonra gelen boşanmanın en önemli sonuçlarından bir tanesidir. Öncelikle bilinmesi gerekir ki eşler yasal mal rejimi olarak 4721 sayılı Türk Medeni kanununa göre edinilmiş mal rejimine tabidirler. Boşanmada mal paylaşımı Katılma Alacağı Davası ile sonuca kavuşturulmaktadır. Günümüzde ne yazık ki boşanma davaları basite indirgenmekte ve gerektiği önem verilmemektedir. Eşler boşanma davasını bazen kendileri açmakta, sonucunda ise bilmedikleri hak kayıplarıyla karşılaşabilmektedir. Bu yüzden profesyonel bir boşanma avukatından hukuki destek alınması her zaman tavsiye olunur. Çünkü boşanma aşamasındaki eşler bir an evvel mevcut durumdan kurtulmak için yapılaması gerekenleri es geçmekte, olayın sıcaklığıyla haklarını görmezden gelebilmektedirler. Ancak ne yazık ki zaman sonra yalnız kalındığında mallarının da olmadığını görmekte ve mağdur duruma gelebilmektedirler. Bu yüzden boşanmada mal paylaşımı hususu önem arz etmekte olup katılma alacağı davası ile durum giderilmektedir. 
Katılma alacağı davası yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine özgü bir davadır.

Boşanmada Mal Paylaşımı Davası- Katılma Alacağı Davası

Katılma alacağı davasının bazı özellikleri bulunur. Bu özellikler;

Katılma alacağı davası boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Katılma alacağı davası boşanmanın fer'isi olan velayet, maddi tazminat ve manevi tazminat içerisinde yer almaz. Türk Medeni Kanunun 225. maddesi uyarınca evlilik birliğinin sona ermesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Boşanma davası ile birlikte talep edilebilir. Ancak boşanma davası sonuçlanmadan yani kesinleşmeden katılma alacağı davasına geçilemez. Boşanma davasından ayrı ve bağımsız davalardır. Boşanma davasından tefrikine karar verilmesi şarttır. Mahkeme tarafından kendiliğinden tasfiye yapılamaz. Olması gereken mal rejimi sonlandığında katılma alacağı davasının açılmasıdır. Dava olmadığı sürece katılma alacağı belirlenemez. Eşlerden her biri katılma alacağını almak istiyorsa usulüne göre harcını yatırıp katılma alacağı davasını açmalıdır. Katılma alacağı evlilik birliğinin başladığı andan itibaren elde edilmiş olan malların toplamından borçlar düşüldükten sonra kalan miktarın yarısından ibaret olacaktır. Unutulmamalıdır ki boşanma davası ayrı, mal paylaşımı davası ise ayrı davalardır. Kişi boşandıktan sonra mal paylaşımı yapılabileceğinden ötürü katılma alacağı davası boşanma ile birlikte açılsa dahi tefrik edilerek ayrı bir dava haline gelecektir. 
Edinilmiş mallara katılma rejimine özgü bir alacak davasıdır. Edinilmiş malların toplamından mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktarın yarısının diğer eşe verilmesine yönelik bir dava türüdür.
Nispi hak niteliğinde bir davadır.
Mirasçılara da kalabilmektedir.
Eşlerin çalışması ya da evlilik birliği içerisinde katıkıda bulunması bu alacağın doğması için zorunlu değildir.
Belirsiz alacak davası şeklindedir.
Beklenen hak niteliğinde olup mal rejimi sonlandırılmadan talep edilemez.
Alacağın devri yoluyla üçüncü kişilere devredilebilir. Adı üzerinde bir alacak hakkı olduğundan ötürü alacağın temliki yoluyla üçüncü kişilere devri mümkündür. Katılma alacağı ancak mal rejimi sonlandıktan sonra haczedilebilir. Mal rejimi sonlanmadan beklenen hak niteliğinde olduğundan dolayı hacze konu olamaz.

Unutulmamalıdır ki katılma alacağı davasında paylaşılan edinilmiş mallar değil artık değerdir. Yani eklenmeden ve denleştirmeden yapılan hesaplamalar sonucunda kalan toplam edinilmiş mallardan borçlar düşüldükten sonra bulunana arık değer üzerinden katılma alacağı davası sürdürülür. Edinilmiş malların yarısı üzerinden hüküm tesis edilmesi açık bir şekilde hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Ne yazık ki alanında uzman olmayan kişiler tarafından açılan mal paylaşımı davalarında artık değer hesabı yapılmadan evlilik birliği içerisinde elde edilen malların yarısı üzerinde hesaplamalar yapılarak davalar açılmakta ve mağduriyetlere sebebiyet verilmektedir. Önemle belirtmekte fayda vardır ki ayrılık kararı verilen durumlarda dahi edinilmiş mal varsa bu da hesaplamalara alınmalı ve bu hesaplamalara göre artık değer hesabı yapılmalıdır. Bu yüzden halk arasında doğru bilinen bir yanlış evlilik birliği içinde elde edilen malların ikiye bölünmesiyle mal paylaşımının yapılacağı görüşüdür. Bu durum tamamen yanlış olup paylaşım artık değer üzerinden yapılacaktır. 
Katılma alacağı davalarında eşlerin çalışması ya da katkısı zorunlu olmayıp eşin çalışıyor olmaması katılma alacağı istemesine engel değildir. Eşler çalışmasa dahi edinilmiş mallara bir katkısı bulunmaktadır. 

Katılma alacağının davada görülebilmesi için davacının bu yönde bir talebinin olması şarttır. İstek olmadan usulüne uygun bir katılma alacağı davası açılmadan mal rejimine ilişkin bir tasfiye olmadan katılma alacağına yönelik karar verilmesi yasaya aykırıdır. Kişi açmış olduğu davada katılma alacağına ilişkin herhangi bir talepte bulunmamışsa mahkeme karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar vermelidir. 
Kişi açmış olduğu boşanma davasında katılma alacağına ilişkin talepte bulunmamış ancak nisbi harç yatırmışsa sadece nisbi harcın yatırılması böyle bir talebin varlığına delalet değildir. 

Kişi sadece katılma alacağı davası açabileceği gibi değer artış payı alacağına ilişkin de dava açabilir. Bu taleplerini birklikte de mahkemeden talep edebilir.

Boşanma davası ile birlikte istenilen katılma alacağı davasında nisbi harcın tamamlanması için mahkemece süre verilmelidir. Nisbi harç tamamlanmaz ise dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilecektir. Üç aylık süre içerisinde dava dilekçesi yenilenmez ise bu durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verilecektir. 

Katılma alacağı davası boşanma davası ile birlikte açılmış ve boşanma davası karara bağlandıktan sonra tefrik edilmesi yani boşanma davasından ayrılması gerekmektedir. Boşanma davası sona erdikten sonra mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olacaktır. Katılma alacağı davası boşanma davasından ayrıldıktan sonra boşanma davasının sonuçlanması beklenmelidir. Boşanma davası katılma alacağı davası için bekletici mesele sayılmaktadır. 

Katılma Alacağı davasında Görevli Mahkeme

Boşanmada mal paylaşımı davası olan katılma alacağı davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir.

Katılma alacağı davasında yetkili mahkeme

Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkemedir.
Katılma alacağı davasında üçüncü kişiler de davalı konumunda bulunabilir. Nitekim; Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar, Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler edinilmiş mallara değer olarak eklenir.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.

Boşanma Davasında Ev Araba Eşyalar Kimde Kalır?

Öncelikli olarak şu hususta açıklama yapmak gerek. Açtığın boşanma davası kesinleşmeden ne yazık ki mal paylaşımı davası açman mümkün değil. Mal paylaşımı davasının görülmesi için boşanma davasının kesinleşmesi şart. Boşanma davası ile açtığın mal paylaşımı davasının görülebilmesi için tefrik kararı verilip boşanma davasının kesinleşmesi beklenecektir. Bu olmazsa olmaz bir durumdur ve aksi mümkün değildir çünkü kanun açık bir şekilde bu durumu düzenlemiştir. Bir de Mahkemece evliliğin boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erecektir. Yani sen boşanma davasını açtın mahkeme boşanma kararını verdi ve kesinleşti diyelim. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihten geçerli olmak üzere sona ermiş olacaktır. Şimdi gelelim konumuza. Evlilik devam ettiği süre içinde mallar kimde kalacaktır? Evlilik birliği içinde elde edilmiş mal kimin üzerine kayıtlı ise örneğin araç ruhsatı kimin üzerinde ise o kişi bu aracı kullanmaya devam edecektir. Peki bu aracın boşanma davası sırasında akıbeti ne olacaktır? Mal paylaşımı davası boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılabileceğinden dolayı araç ya da taşınmaz mallar üzerine tedbir konulması boşanma davası sırasında mümkün olabilecektir. Zira mahkemeler örneğin araç için nokta nokta plakalı araç davalı adına kayıtlı ise araç üzerine İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA şeklinde; tabi ki de talep halinde olmak kaydıyla tensiben yani ön inceleme duruşmasından önce çıkartacağı kararla karar verecektir. Unutma ki her dava kendine has özellikler taşır ve içerikleri birbirinden farklıdır. Senin bilmediğin farklı hususlarla kendi durumunu benzer davalarla kıyaslaman sonuca gitmende seni yanıltabilir. Bundan dolayı önemle tavsiye ederim ki davalarda alanında uzman boşanma davası avukatından hukuki destek alınız. Bir davada elde edilen sonuç senin davanda da aynı etki ve sonucun meydana geleceğine kesin karine teşkil etmez. 

Mal Paylaşımı Davasında Faiz

Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir. Talep olmadan faize hükmedilemez. 

Mal Paylaşımı Davasında Vekalet Ücreti

Katılma Alacağı davasında vekalet ücretine nisbi olarak hüküm verilmektedir. Daha açık bir ifade ile söylenecek olursa dava değeri üzerinden hesap edilmektedir. Dava değeri 10 bin lira ise 10 bin lira üzerinden vekalet ücretine hükmedilecek ve karşı taraftan alınacaktır.

Mal Paylaşımı Davasında Zamanaşımı

Evlilik süresince eşlerin birbirlerinden olan alacaklarına zamanaşımı işlemez. Ancak evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Üçüncü kişilere karşı dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

Boşanmada Mal Paylaşımı Yargıtay Kararları

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/3012

K. 2019/12469

T. 25.12.2019
 

Davacı:

Vekili:

Davalı:

Vekili

DAVA : Taraflar arasındaki muvazaa sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; dava konusu taşınmazın davalı ... adına tescil edildiğini, davalılar aleyhine 23/05/2012 tarihinde katkı alacağı talebi ile dava açıldığını, boşanma davasının açılmasından 5 gün önce 23/05/2008 tarihinde bu taşınmazın danışıklı olarak iş yeri komşusu diğer davalı ...'a, devredildiğini, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile diğer davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... ve davalı ...'un mahkemeye ibraz ettiği cevap dilekçelerinde davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulüne, dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, 104 ada 121 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan G2 Blok 6 numaralı bağımsız bölümün davalı ... tarafından diğer davalı ...'a devrine ilişkin işlemin davacının katılma alacağını azaltmak kastıyla muvazaalı olarak yapıldığının tespitine, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, karar verilmiş hüküm süresi içerisinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasına ilişkindir.
BK'nun 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacı ile davalı ... arasında Safranbolu Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatı ile) Mahkemesi'nin 2012/172 Esas sayılı dosyasından katkı payı alacağı davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, açılan katkı payı alacağı davasının da sonucu beklenerek, davacının bir alacağı olup olmamasına göre davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

2-)Bozma neden ve şekline göre davacı vekili ve davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 

T.C.YARGITAY13. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/5589

K. 2019/12841

T. 19.12.2019

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

DAVA : ... Bölge Adliyesi Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının davacı-karşı davalı vekili avukat ... tarafından mürafaa talepli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere meşruhatlı çağrı kağıdı gönderilmişti. Mürafaa için tazih edilen gün ve saatte davacı-karşı davalı vekili avukat ... ile davalı-karşı davacı ... ve diğer davalı-karşı davacı ... vekili avukat ... geldi. Hazır olan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra kararın açıklanması başka güne bırakıldı. Yapılan incelemede temyiz dilekçesinin süresinde verildiğinin anlaşılması üzerine, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı, davalı ...'nun ... Barosu'nda kayıtlı avukat olarak görev yaptığını, ... 1. Aile Mahkemesi'nin 2003/2102 Esas ve ... 4. Aile Mahkemesi'nin 2004/94 Esas sayılı dosyalarında boşanma ve malvarlığının tasfiyesi davalarında avukatı olarak görev yaptığını, davalı ...'ın da ... Barosu'na kayıtlı avukat olduğunu, ... 1. Aile Mahkemesi'nin 2003/2102 Esas ve 2005/1281 Esas, ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2006/276 Esas, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/306 Esas sayılı dosyalarında boşanma, malvarlığının tasfiyesi, nafaka ve sahte imzaya ilişkin davalarda avukatı olarak görev yaptığını, davalı avukat ...'nun harca esas değer 100.000,00-TL iken davadan iki gün sonra davayı ıslah ederek değeri 500.000,00-TL'ye yükselttiğini, eşinden tasfiye alacağının 1.832.081,97-TL olduğunun tespit edildiğini, 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde talep edilmesi gereken katılma alacağı bakımından ıslah edilen kısım dışında kalan 1.332.081,97-TL'lik bölüm açısından zarara uğradığını, davalı ... görevini kötüye kullandığını, katılma alacağına ilişkin talepte bulunup malvarlığındaki değer artış payına ilişkin talepte bulunmadığını, faiz talep edilmediği için faize hükmedilmediğini ve boşanma davasında aldığı maddi tazminatın faizini davalının özen yükümlülüğüne aykırı eylemi sebebiyle alamadığını, diğer davalı ...'ın da zamanaşımı sürelerini dikkate almadığını, hak kaybının oluşmasına sebebiyet verdiğini, davalı ... diğer vekilin görevinden ayrılmasından sonra ek dava açmak gibi çalışma yapmadığını, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde ek ıslah ile talep edilmesi gereken değer artış payı alacağını talep etmediğini, yasal olarak mümkün olmamasına rağmen dava değerini ıslah ederek vekalet ücretini arttırmayı düşündüğünü, bu suretle avukatlık görevini kötüye kullandığını, 02.03.2010 tarihinde davalı ...'ı ... 44. Noterliği'nin azilnamesi ile vekillikten azlettiğini, 1.332.081,97 TL'den fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL maddi tazminatın, 20.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalılardan ...'a fazladan yapılan avans ödemelerinden şimdilik 10.000,00-TL'nin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Birleşen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/218 Esas sayılı dosyasında davacı ...; haksız azil nedeniyle vekalet ücretine hak kazandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00-TL'nin 18.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 19.03.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 20.000,00-TL'lik dava değerini 99.109,00-TL'ye ıslah etmiştir.
Birleşen ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/266 Esas sayılı dosyasında davacı ...; davalının kendi kafasında yarattığı kurgular sonucunda hukuka aykırı yaptığı şikayet ve suçlamaların derin acı ve üzüntüye sebebiyet verdiğini belirterek haksız ve hukuka aykırı şikayet nedeniyle 100.000,00-TL manevi tazminatın davalı ...'dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, maddi ve manevi tazminata ilişkin asıl davanın reddine, birleşen ... 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/266 Esas sayılı dosyası ile açılan manevi tazminat davasının reddine, birleşen ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesine 2010/218 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın kısmen kabulüyle 20.000,00-TL'nin 12/05/2010 dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Islah ile talep edilen fazlaya ilişkin talebin azil tarihi 02/03/2010 tarihinden 19/03/2015 ıslah tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı-birleşen davalı ve davalı-birleşen davacı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.

... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince, Asıl davanın davacısı ...'un tüm, birleşen dava dosyalarının davacısı ...'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf başvurularının HMK'nın 353/1/b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, Birleşen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/218 Esas sayılı dava dosyasının davacısı ...' ın faiz başlangıcına yönelik istinaf talebinin kabulüyle ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12/06/2017 tarih ve 2010/62 Esas ve 2017/216 Karar sayılı kararının 3 numaralı bendinin 1. fıkrasının kaldırılmasına, Birleşen ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/218 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın kısmen kabulüyle 20.000,00-TL'nin 21/03/2010 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, İstinaf yoluna başvuran tarafların ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, mahkeme kararının diğer bentleri yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, hükmün diğer kısımlarının aynen muhafazasına, karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nin kararı süresi içinde davacı-birleşen davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : SONUÇ:Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı-birleşen davalı ...'un yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,

T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/8031

K. 2019/10020

T. 11.12.2019

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

DAVA : Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ziynet alacağı davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; bölge adliye mahkemesince ek kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş; ek kararın da davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkiline nişanda 1 adet 14 ayar, 50 gr. beyaz-yeşil set takıldığını; düğünde ise, 12 adet 8 gr.lık 22 ayar bilezik, 1 adet 14 ayar, 50 gr. beyaz-yeşil set, 1 adet 22 ayar 84 gr. Set, 2 adet 26 gr.'lık 22 ayar burma bilezik ve 51 adet çeyrek ile 2.000,00 amerikan doları takıldığını, müvekkiline düğünde takılan 2.000,00 Amerikan Dolarının düğünden hemen sonra davalı tarafından müvekkilinden alınarak bozdurulup müvekkilinin rızası dışında düğün masraflarını ödemekte kullanıldığını geriye kalan ziynet eşyalarının ise, balayından bir kaç hafta sonra, davalının, müvekkilinin rızası dışında elinden alıp bozdurarak babasına ait feribotun bakım ve onarımında kullandığını; davalının, müvekkiline nişanda ve düğünde takılan ziynet eşyalarını ve takı parasını aradan geçen zamana rağmen müvekkiline iade etmediği gibi bedelini de ödemediğini belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkiline ait ziynet eşyalarının tamamının, takı parasının ise yarısının davalıdan alınarak müvekkiline aynen iadesine; aynen iadesinin mümkün olmaması halinde ise, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili, talebini 29/09/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle 49.228,30 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesindeki iddialarını kabul etmediklerini, taraflar arasında görülen boşanma davasının 28/10/2015 tarihinde kesinleştiğini, boşanma davasından sonra davacı tarafından müvekkiline karşı katılma alacağı davası açıldığını, iş bu davanın Elazığ 2. Aile Mahkemesi'nin 2014/710 E. Sayılı dosyası ile reddine dair karar verildiğini; davacının açmış olduğu boşanma ve katılma payı alacağı davalarında ziynet talebine ilişkin hiçbir talebinin olmadığı gibi, yine bu dosyalarda dinlenen tanıklarında bu yönde bir beyanlarının bulunmadığını; davacının katılma payı alacağı davasını kaybettikten sonra ziynete ilişkin taleplerini gündeme getirdiğini, taraflar arasında görülen boşanma dosyası incelendiğinde, davacının müvekkili evde yok iken, müşterek konutta bulunan tüm eşyaları kamyona yükleyerek evi terk ettiğinin sabit olduğunu, nişanda ve düğünde davacıya takılan takıların kendisinde olduğunu, davacının tamamen kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını savunarak; davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile; Elazığ 2. Aile Mahkemesi'nin 26/10/2017 tarihli, 2016/316 Esas, 2017/718 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince esas hakkında düzeltilerek yeniden karar verilmesi gerektiğinden, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 12 adet 22 ayar her biri 8'er gram ağırlığında hediyelik bilezik mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle gramı 110,00 TL'den 10.560,00 TL; 1 adet 22 ayar 84 gram ağırlığında set mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle gramı 110,00 TL'den 9.240,00 TL; 2 adet 14 ayar her biri 50 gram ağırlığında set mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle gramı 64,00 TL'den 6.400,00 TL; 2 adet 22 ayar her biri 26'şar gram ağırlığında burma bilezik mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle gramı 110,00 TL'den 5.720,00 TL; 51 adet çeyrek altın mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle tanesi 194,00 TL'den 9.894,00 TL; 1.000,00 Amerikan Doları mevcut ise aynen, mevcut değil ise dava tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığı olan 2.974,30 TL olmak üzere toplam: 44.788,30 TL'nin, 30.000,00 TL'sine dava tarihinden itibaren, geriye kalan 14.788,30 TL'sine ise ıslah tarihi olan 29/09/2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bunun üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; 10/09/2018 tarihli ek karar ile, davalı vekilinin temyiz talebinin HMK'nın 366 ve 346. maddelerine göre miktar itibariyle reddine karar verilmiş; ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlık konusu incelendiğinde; kararın verildiği tarih itibariyle temyize konu alacak miktarı (44.788,30 TL) gözetildiğinde, bölge adliye mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir. Bu nedenle temyizi mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesi'nin davalının temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 10/09/2018 tarih ve 2018/68 Esas,2018/1423 karar sayılı kararı usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, karara yönelik temyiz itirazlarının reddiyle ek kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz isteminin reddine dair ek kararın ONANMASINA,

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/17189
K. 2018/18691
T. 15.11.2018

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

KATILMA ALACAĞI ( Katkı Payı Talep Edilen Taşınmazın Edinildiği Dönemde Tarafların Her İkisinin de Çalıştığının Anlaşıldığı - Hakkaniyet İlkeleri Gözetilerek Belirlenecek Davacının Makul Katkı Oranının Tasfiyeye Konu Taşınmazın Bilirkişinin Tespit Edeceği Dava Tarihi İtibariyle Rayiç Değeri ile Çarpılmak Suretiyle Katkı Payı Alacağı Miktarının Belirlenmesi Gerektiği )
KATKI PAYI ALACAĞI ( Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Satın Alınan Tasfiyeye Konu Mala Çalışma Karşılığı Elde Edilen Gelirlerle Katkıda Bulunulduğunun İleri Sürüldüğü Durumlarda Çalışarak Düzenli ve Sürekli Gelire Sahip Eşin Aksi Kanıtlanmadıkça Yapabileceği Tasarruf Oranında Katkıda Bulunduğunun Kabulü Gerektiğinin Belirtildiği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Taşınmazın Alımında Kullanılan Davalıya Ait Emeklilik İkramiyesinin Mal Rejiminin Devamı Sırasında Davalıya Toplu Olarak Ödendiği - Ödemelerin Ne Kadarlık Kısmının Kişisel Mal ve Ne Kadarlık Kısmının Edinilmiş Mal Sayılması Gerektiğinin Hesaplanması Gerektiği/TRH 2010 Yaşam Tablosundan ve Peşin Sermaye Değeri Hesabından Anlayan Bilirkişilerden Rapor Alınarak Karar Verilmesi Gerektiği )
• TRH 2010 YAŞAM TABLOSU ( Yargıtay Uygulamalarında Kabul Edildiği ve Ülkemize Özgü Güncel Verileri İçerdiğinin Belirtildiği - Hesaplamada İkramiyenin Alındığı Tarih İtibariyle Bakiye Ömrün Gözetilmesi Yıllık Miktarın Buna Göre Bulunması Yüzdelik İskonta Oranının da Buna Göre Tatbiki Gerektiği/Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarihten Sonraki Döneme Ait İradın Peşin Sermayeye Çevrilmiş Değerinin Hesaplanmasında PMF Tablosunun Kullanılmasının İsabetsiz Olduğu )
• MAL REJİMİ TASFİYESİ ( Evlenme Tarihinden Malın Edinildiği Tarihe Kadar Eşlerin Çalışma Sürelerine ve Gelirlerine İlişkin Belgelerin Getirtilmesi Gerektiği - Çalışmanın Sabit Olmasına Rağmen Bir Kısım Döneme İlişkin Belgelere Ulaşılamaması Durumunda İlgili Meslek Kuruluşlarından veya Bilirkişilerden O Döneme İlişkin Yaklaşık Gelir Durumunun Sorulması Gerektiği )
• MAL AYRILIĞI REJİMİ ( Malın Edinildiği Tarihe Kadarki Eşlerin Tüm Gelirlerinin Ayrı Ayrı Belirlenmesi Gerektiği - Her Bir Eşin Alışkanlıkları Ekonomik ve Sosyal Statüleri Gözetilerek Kişisel Harcamaları ile Ayrıca Kocanın Evi Geçindirme Yükümlülüğü Nedeniyle Yapabileceği Harcama Eşlerin Kendi Gelirlerinden Düşülerek Gerçekleştirebilecekleri Tasarruf Miktarları Ayrı Ayrı Tespit Edilmesi Gerektiği )
• KATKI PAYININ HESAPLANMASI ( Eşlerin Tasarruf Miktarının Birlikte Yaptıkları Toplam Tasarruf Miktarı İçerisindeki Oranı Belirlenip Her Bir Eşin Tasarruf Oranı Çalışmaları Karşılığı Elde Ettikleri Gelirleriyle Malın Alımına Yaptıkları Katkı Oranı Olarak Kabul Edilerek Tasfiyeye Konu Malın Dava Tarihi İtibariyle Belirlenecek Sürüm Değeri ile Çarpılmak Suretiyle Katkı Payı Alacak Miktarlarının Hesaplanacağı )
743/m.152,170
818/m.544
4721/m.4,179,202/1,219,225,228
6098/m.50,646
ÖZET : Dava, katılma alacağı ile katkı payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacının, evde halı dokuyup satarak gelir elde ettiğinin, katkı payı talep edilen taşınmazın edinildiği dönemde tarafların her ikisi de çalıştığına göre, davacının da taşınmazın edinilmesinde bir miktar katkı payının olduğunun kabulü gerekeceğinden; hukuk ve hakkaniyet ilkeleri de gözetilerek davacının makul bir katkı oranı belirlenerek, belirlenen katkı oranının tasfiyeye konu taşınmazın 3 kişiden oluşan bilirkişi heyeti aracılığıyla belirlenecek dava tarihi itibariyle sürüm ( rayiç ) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarının belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Mahkemece, dava konusu diğer taşınmazın alımında kullanıldığı hususunda duraksama bulunmayan davalıya ait emeklilik ikramiyesinin mal rejiminin devamı sırasında davalıya toplu olarak ödendiği hususu dikkate alınarak, söz konusu ödemelerin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının edinilmiş mal sayılması gerektiğinin hesaplanması, bu konuda TRH 2010 yaşam tablosundan ve peşin sermaye değeri hesabından anlayan bilirkişilerden denetime açık gerekçeli rapor alınması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması bozma sebebi sayılmıştır.

DAVA : Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, evlilik birliği içinde davacının çalışarak edinilen taşınmazlara katkı sağladığını, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen 2552 ada 13 parsel ile 2564 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bulunduğunu ileri sürerek 10.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 21.01.2016 tarihli dilekçede, 54.600,00 TL katılma alacağı, 27.150,00 TL katkı payı alacağı olmak üzere talep ettikleri toplam alacağın 81.750,00 TL olduğunu açıklamıştır.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 47.502,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, taraf vekillerince temiz edilmiştir.

1- ) 2552 ada 13 parsele ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi' nin ( TKM ) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi ( TKM mad.170 ). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir ( eBK madde 544, TBK madde 646 ).

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir ( TKM madde 186/1 ). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır ( TKM madde 189 ). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle ( maaş, gündelik, kar payı vs gibi ) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemiz'in devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.

Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm ( rayiç ) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 03.04.1986 tarihinde evlenmiş, 08.10.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 20.10.2014 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK madde 225/ son ). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( 743 Sayılı TKM madde 170 ), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4722 Sayılı Kanun madde 10, TMK madde 202/1 ). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır ( TMK madde 179 ).

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; tanık ve taraf beyanları, sunulan belgeler ile tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının, evde halı dokuyup satarak gelir elde ettiğinin, katkı payı talep edilen 2552 ada 13 parsel sayılı taşınmazın edinildiği dönemde tarafların her ikisi de çalıştığına göre, davacının da taşınmazın edinilmesinde bir miktar katkı payının olduğunun kabulü gerekir. Buna göre, yukarıda açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına ve TMK'nin 4. ve TBK'nin 50. maddesi uyarınca, hukuk ve hakkaniyet ilkeleri de gözetilerek davacının makul bir katkı oranı belirlenerek, belirlenen katkı oranının tasfiyeye konu 2552 ada 13 parsel sayılı taşınmazın konusunun uzmanı 3 kişiden oluşan bilirkişi heyeti aracılığıyla belirlenecek dava tarihi itibariyle sürüm ( rayiç ) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarının belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

2- ) 2564 ada 1 parsele ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

TMK'nin 219. maddesinde sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerin edinilmiş mallar kapsamında değerlendirileceği açıklanmış ise de; sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumlarının ödemeleri mal rejimi devam ederken toptan yapılmış ise aynı Kanunun 228/ son maddesindeki “...toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayaye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır” şeklindeki düzenleme de göz önüne alınarak yapılan toplu ödemenin edinilmiş mal ve kişisel mal kısımlarının ayrı ayrı hesaplanması, hesaplama yapılırken mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değerinin belirlenmesi ve bu miktarın kişisel mal olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Hükme esas alınan 13.04.2016 tarihli hesap bilirkişi raporunda, mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değerinin hesaplandığı hesapta boşanma dava tarihinde emekli ikramiyesi alınmış gibi hareket edilerek yüzdelik iskonta oranının tatbik edildiği bakiye ömrün belirlenmesinde de PMF tablosunun esas alındığı görülmektedir. Ne var ki, Yargıtay uygulamalarında da kabul edilen ve ülkemize özgü güncel verileri içeren TRH 2010 yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılması hesaplamada ikramiyenin alındığı tarih itibariyle bakiye ömrün gözetilmesi, yıllık miktarın buna göre bulunması, yüzdelik iskonta oranının da buna göre tatbiki gerekmektedir. Bu halde, Mahkemece, dava konusu 2564 ada 1 parsel sayılı taşınmazın alımında kullanıldığı hususunda duraksama bulunmayan davalıya ait emeklilik ikramiyesinin mal rejiminin devamı sırasında davalıya toplu olarak ödendiği hususu dikkate alınarak, söz konusu ödemelerin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının edinilmiş mal sayılması gerektiğinin hesaplanması, bu konuda TRH 2010 yaşam tablosundan ve peşin sermaye değeri hesabından anlayan konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay'ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) numaralı bentte, davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda ( 2 ) numaralı bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Boşanırken Ev Kimin Olur

Boşanırken ev kimin olur sorusunun cevabında malın ediniliş şekli ve evlenme tarihine göre değişkenlik göstermektedir. Nitekim 4721 sayılı kanununa göre edinilmiş mallara katılma rejimi bulunmaktadır. Buna göre paylaşımın yapılabilmesin için evin kişisel mal mı yoksa ortak mal mı olduğu ve evlilik birliği içerisinde mi alındığı sorularının yanıtlanması şarttır. Manevi tazminat alacağınızı kullanarak bir ev sahibi olduysanız örneğin ya da miras kalmış ise bu durumda bu ev kişisel mal olarak ortaya çıkacaktır. Evlilik birliğinin başlamasından önce ev sahibi olmuşsanız bu mal da kişisel maldır ve eşler boşanma davasında bu evi paylaşmayacaklardır. Ev evi alan eşin kendisine ait olacaktır. 

Boşanma Avukatı Hukuki Değerlendirme

Boşanma avukatı- Boşanma davalarında en büyük çekişmelerden bir tanesi de mal paylaşımına ilişkindir. Mal paylaşımı davası boşanmanın sonuçlarından olmasa da boşanma davasından sonra açılabileceği gibi yukarıda da ifade ettiğimiz üzere dava ile de açılabilmektedir. Boşanma davasının sonunda tefrik edilerek görülmesi gerekir. Ancak eşlerin katılma alacağı davası ile katkı alacağı davasını birbirine karıştırmaması gerekir. Değer artış payı davası olan katkı alacağı davasında eşler birbirlerinin kişisel ya da edinilmiş mallarına katkıda bulunmuşlarsa öncelikle bunların tespiti gerekir. Katılma alacağı eşlerin evliliklerinden dolayı meydana gelen ve bu süreçte elde edilmiş ortak mallarının paylaşımına ilişkin iken katkı alacağının hesabı farklılık göstermektedir. Bu sebeple boşanma sebebiyle açılacak mal paylaşımı davalarında önemli olan bu davalarda uzman bir boşanma avukatına danışmaktan geçmektedir. Boşanma avukatına başvurulması ve buna göre hak kaybına uğranılmaması için girişimlerde bulunulması önemle tavsiye olunmaktadır.

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı nasıl olur?

Genel olarak çekişmeli dava sürecinde, tarafların malları eşit bir şekilde paylaştırılmaktadır. Mahkemenin paylaştırmaktan sorumlu olduğu mallar arasında, evlendikten sonra elde edilen taşır ve taşınmazlar yer alır. Bireylerin evlenmeden önce aldıkları mülkler, boşanma davasında paylaştırılamamaktadır.

Boşanmada hangi mallar paylaşılmaz?

İlk olarak eşlerin evlilik öncesi malları, paylaşıma dahil değildir. Ayrıca kişisel mallar kapsamına giren diğer mallar da paylaşıma dahil edilmez. Kişisel malları ise şu şekilde sıralamak mümkündür; Tarafların farklı kişilerden alacağı manevi tazminat boşanmada hangi mallar paylaşılmaz sorusunun cevaplarından biridir.

Boşanmalarda mal paylaşımı nasıl olur 2022?

Boşanmada mal paylaşımında temel kural evlilik birliği devam ederken edinilmiş malların yarı yarıya paylaşılmasıdır. Ancak eşlerin kişisel malları bu kapsamın dışındadır. Kişisel mal kimin ise boşanmadan sonra onda kalmaya devam eder.

Boşanmada mal paylaşımı yüzde kaç?

Mevcut Medeni Kanuna göre yasal mal rejimi “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” dir. Yani evlenirken hiçbir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Deyim yerindeyse, eşler nikah defterine imza attıktan hemen sonra satın alınan tüm mallar, boşanma sırasında kural olarak yarı yarıya paylaşılacaktır.