Iyi huylu tümör ile kötü huylu tümör arasındaki fark

Kanser, tümör, kitle, iyi huylu, kötü huylu, metastaz… Doktora gidildiğinde duymaktan en çok korkulan kelimeler... Geçtiğimiz yüzyılda kanser tedavisi konusunda çok yol kat edilmiş olsa da kanser tanısı hala “kurtuluşu olmayan bir hastalık” olarak algılanmaktadır. Bu algının haklı sebepleri olsa da doğru tedavi ile birçok kanser türü artık bazı iltihabi hastalıklardan bile daha az öldürücü hale gelmiştir. Bu hastalığı daha iyi anlayabilmek için kanser alanında kullanılan isimlere bir bakış atan bu yazıyı hazırladık.

Öncelikle tümör veya kitle dendiği zaman hemen kanser düşünülmemeli. Vücutta çeşitli organlarda birçok nedenden aşırı doku büyümesi ile karşılaşabiliyoruz. Tümör de bu doku büyümelerine verilen genel isimdir. Örneğin her 100 kişiden 1’inde görülen Lipomlar cilt altında büyüyen zararsız yağ tümörleridir ve basit bir cerrahi girişim ile çıkarılırlar. Öte yandan bir pankreas kanserine bağlı gelişen karın bölgesindeki doku büyümesine de tümör denir. Görüldüğü gibi tümör veya kitle bir hastalığı değil bir büyümeyi tanımlamaktadır. Dolayısıyla doktorun “tümör” veya “kitle” dediği durumlarda öncelikle bu büyümeye neyin neden olduğunu anlamak gerekir. Bu büyümenin zararsız olabileceği ve birçok durumda kansere işaret etmeyeceği de unutulmamalıdır.

Vücutta bir tümör veya kitle ile karşılaşınca genellikle bir sonraki adım olan ‘biyopsi’ye geçilir. Biyopsi, bu kitleden parça alarak kitlenin özelliklerinin mikroskop altında dikkatlice incelenmesidir. Bu işlem Patoloji laboratuvarlarında yapılır ve bu incelemeyi yapan doktorlar Uzman patologlardır. Mikroskop altında yapılan incelemenin sonunda patolojik bir tanı konulur.

Genelde bu noktada “iyi huylu” ve “kötü huylu” ayrımı yapılır. “İyi huylu” kelimesinin karşılığı tıp dilinde “benin” olarak geçerken “kötü huylu” kelimesi “malin” olarak karşılık bulur. Unutulmaması gereken bu ayrımın hastalığın iyi veya kötü gideceği anlamına gelmediğidir. Kötü huylu olsa da bir tümör (örneğin erkeklerdeki bazı prostat tümörleri) çok basit bir şekilde tedavi edilebilirken, iyi huylu olan tümörler zor bir yerde yerleşmişlerse (örneğin beyin tümörleri) tedaviyi zorlaştırabilirler. Dolayısıyla “kötü huylu bir tümör” dendiği zaman da umutsuzluğa kapılmamak, konulan tanıyı daha iyi anlamaya çalışmak gerekir.

Bir organda saptanan tümör de tek bir hastalığa işaret etmez. Örneğin “beyin tümörü” tek bir hastalık değildir, aksine altında onlarca farklı hastalığı içeren bir tanımdır. Çoğunlukla zararsız olma eğiliminde olan ve kimi zaman hiçbir tedavi önerilmeyen “menenjiyom” da bir beyin tümörü iken kötü gidişat gösterebilen “glioblastom” da bir beyin tümörüdür. Görüldüğü gibi aslında sadece “beyin tümörü” denmesi çok açıklayıcı ve yol gösterici olmamaktadır. Önemli olan hangi tip “beyin tümörü” olduğudur.

Tümörlerin ortak özelliği tümörü oluşturan hücrelerin kontrolsüzce bölünmesidir. Eğer bu hücreler büyürken etraftaki dokuların içine yayılmıyorlarsa, çok yüksek hızda bölünmüyorlarsa ve başka organlara sıçrama yapmıyorlarsa genelde iyi huylu olarak adlandırılırlar. Bu özellikleri gösteriyorlarsa “kötü huylu tümör” veya “kanser” olarak adlandırılırlar. 

Her ne kadar günümüzde “kanser” tek bir hastalıkmış ve bu tanımın altında tüm kanserler yatıyormuş gibi görünse de aslında “kanser” tek bir hastalık değildir. Bulunduğu yere, içerdiği hücre tipine göre kanserler arasında davranış şekilleri, tedaviye verdikleri yanıtlar açısından büyük farklar bulunmaktadır. Örneğin “tiroid bezi kanseri” dendiği zaman bu tanı altında değerlendirilen 10’a yakın farklı tiroid kanseri bulunmaktadır.  Papiller tip tiroid kanseri, erken tanı aldığında hastaların %95’den fazlasında tamamen tedavi edilebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında aslında insanın hayatını örneğin bir akciğer iltihabından daha az etkilemektedir. Görüldüğü gibi bazı tip kanserler artık öldürücü bir tanı olmaktan çıkmış, tedavi edilebilen hastalıklara dönüşmüşlerdir.

Son yıllarda yapılan gen çalışmaları sayesinde kanserler genetik özellikleri açısından incelenmekte ve kimi zaman aynı tip kanser olduğu düşünülen tümörler arasında ciddi genetik farklılıklar saptanabilmektedir. Kanser hücrelerinde saptanan bazı mutasyonlar, hastalığın gidişatı ve tedaviye vereceği yanıt hakkında önemli ipuçları verebilmektedir. Örneğin meme kanseri hücrelerine bakıldığında kanser hücrelerinin bazı hormonları algılayan bir yapıya sahip olup olmaması uygulanacak tedaviyi büyük ölçüde değiştirmektedir.

Kanser konusunda çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir. Neredeyse her gün bir kanser türü ile ilgili yeni bir bulgu, yeni bir tedavi yöntemi veya yaklaşımı bulunmaktadır. Bilim bu konunun derinine indikçe aslında aynı tanıyı alan iki kişinin tümörleri arasında genetik açıdan belirgin farklılıklar olduğunu tespit etmektedir. Belki de yakın bir gelecekte “kanser” tanısını kullanmak yerine doktorlar hastaya şunu söyleyecektir: “Vücudunuzdaki kitleden aldığımız biyopsi sonucunda şöyle bazı hücresel farklılıklar tespit ettik ve bu nedenle şu ilaçlar ile bu özellikleri baskılayacağız”. Bu yaklaşıma “hedefe yönelik tedavi” denmektedir.

Kanserin bulunduğu organdan kan veya lenf dolaşımına katılarak başka bir doku veya organa gidip orada büyümeye devam etmesine de “metastaz” ya da “sıçrama” denmektedir. Eğer vücutta metastaz varsa verilecek tedavinin tipi değişebilmektedir. Metastaz olması tedaviyi kötü yönde etkilese de tıbbın çaresiz olduğu anlamına gelmemektedir. Önceden verdiğimiz örnekteki Papiller Tiroid Kanserinde Tiroid bezine yakın lenf bezlerine hastalığın sıçrama yapması tedavinin başarısını çok da düşürmemektedir. Yine bazı kalın barsak kanserlerinde karaciğere sıçrayan tümör cerrahi ile başarılı bir şekilde çıkarılabilmektedir.

Bu konuda bireysel ve toplumsal olarak bilgilenmenin artırılması “kanser” üzerine yapışan “ölümcül, çaresiz hastalık” etiketini kaldırıp bu tanıyı alan hastaların üzerindeki psikolojik baskıyı bir nebze de olsa hafifletebilecektir. Örneğin her sene 4 Şubat’ta kutlanan Dünya Kanser Günü bu konuda farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır. Hatırlanması gereken kanserin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğudur.

İyi ve kötü huylu tümör arası farklar nelerdir?

Bir tümör aşağıdaki herhangi bir durumda olabilir:.
Kanserli: Kötü huylu veya kanserli tümörler yakındaki dokulara, bezlere ve vücudun diğer bölümlerine yayılabilir. ... .
Kanserli olmayan: İyi huylu tümörler kanserli değildir ve nadiren hayatı tehdit eder..

İyi huylu tümör kanser mi?

İyi huylu-selim tümörlerde herhangi bir şüpheli durum bulunmazken, kötü huylu-habis olan tümörler kanser olarak tanımlanıyor. Başka bir deyişle bütün kanserler aynı zamanda tümör olarak adlandırılabiliyor; ancak bütün tümörler kanser olarak değerlendirilmiyor.

İyi huylu tümör kötü mü?

İyi huylu beyin tümörleri ciddi sorunlara neden olsa da kanserli değillerdir, yani yavaş büyürler ve tipik olarak diğer dokulara yayılmazlar. Bu durum cerrahi olarak çıkarılmasını kolaylaştırır ve genellikle çıkarıldıktan sonra yeniden oluşmazlar.

İyi huylu tümör kötü huya döner mi?

İyi huylu bir tümörün kötü huylu bir tümöre dönüşme ihtimali çok düşüktür, yine de vücutta oluşan yabancı her türlü kitlenin belli aralıklarla takip edilmesi gerekir.